Skip to main content

Bazı durumlarda hakim veya mahkeme kesin hüküm olmadan önce kişinin tutukevine gönderilmesine dair koruma tedbirine karar verir. Kişinin kesin hüküm olmadan önce hakim veya mahkeme kararıyla kısıtlanıp tutukevine gönderildiği bu duruma tutuklama denir. Tutuklama, kişiye yönelik olarak uygulanan ve kişi hürriyetini kısıtlayan bir koruma tedbiridir. Bu tedbire karar verilebilmesi için koruma tedbirlerine ilişkin şart ve özelliklerin tavizsiz bir şekilde aranması gereklidir.

Tutuklamanın, Yakalama Ve Gözaltı İşlemlerinden Farkı Nedir?

Tutuklama koruma tedbiri CMK’dan düzenlenmiş bulunan yakalama ve gözaltı alma işlemlerinden belli bazı noktalarda ayrılmaktadır. Şöyle ki, Tutuklama için kuvvetli şüphenin varlığı aranırken yakalama yapılabilmesi için basit şüphenin varlığı yeterli olmaktadır. Tutuklama kararları sadece hakim tarafından verilirken, yakalama için hakim kararının bulunması zorunlu değildir.  Tutuklama süresi Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok bir yıl olup, bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde ise tutukluluk süresi en çok iki yıldır, bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. Gözaltı süresi ise tutuklamadan çok çok farklı olarak 24 saat ila 4 gün arasında değişmektedir.

Tutuklama Kararının Amacı Nedir?

Yargılamanın seri ve sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi öncelikle olaya ilişkin tüm delillerin eksiksiz ve sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi, yargılamada sanığın mevcudiyetinin sağlanması, mümkün olduğu ölçüde tüm tanıkların dinlenebilmesi ile mümkündür. Bu yolla maddi gerçek ortaya çıkarılabilecektir. Fakat Mahkeme bu görevini yerine getirirken kimi zaman bazı engellerle karşılaşmaktadır. Tutuklama kararı maddi gerçeğin araştırılma çabası içerisinde karşılaşacak bu gibi sorunları bertaraf etme amacı taşımaktadır. Bazı durumlarda suçun ağırlığı ve sanığın tehlikelilik hali toplumu koruma zarureti doğurmaktadır.  Uygulama da tutuklamaya bu gibi durumlarda da karar verildiği görülmektedir.

En büyük sorun ise tutuklamanın amacına aykırı olarak çoğunlukla “ön hapis” cezası gibi uygulanması ve bu tutukluluk durumunun uzun bir süre boyunca sürdürülmesidir. Oysaki Ceza muhakemesinin amacı sanığın cezalandırılması veya korunması değildir, ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Tutuklama ise Ceza muhakemesinin bir aracıdır.

Tutuklamanın Özellikleri Nelerdir?

Tutuklama bir ceza değildir, hukuki mahiyeti itibariyle bir koruma tedbiridir. Suç konusu olay bakımından kanunda yazılı tutuklama nedenleri var olsa dahi hakim tutuklama kararı vermek zorunda değildir, tutuklamaya karar vermek ihtiyaridir. Kural olarak Ceza mahkemesi tutuksuz yapılmaktadır. Ancak kanunda, ön görülen tutuklama şartının ve tutuklama nedenlerinin varlığı halinde yetkili makam tarafından da kanaat getirilmesi ile tutuklama kararı verilmektedir. Bu nedenle tutuklama istisnai olarak başvurulan bir tedbirdir. Ayrıca Tutuklama, ceza muhakemesinde hedeflenen amaca yani maddi gerçeği bulma çabasına ulaşmada kullanılan bir araçtır. Söz konusu bu amaç sağlandığında veya kanunda öngörülen azami tutuklama sürelerinin dolması ile bu tedbire son verilmeli ve şüpheli sanık derhal salı verilmelidir. Bu yönüyle ise tutuklama geçici bir tedbir olmaktadır.

Tutuklamanın Önşartları Nelerdir? 

Tutuklama koruma tedbirinin iki ön şartı bulunmaktadır. Tutuklamaya karar verilebilmesi için tutuklama nedenlerinin yanında bu iki şartın birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Aksi halde tutuklama koruma tedbirine başvurmak mümkün olmayıp bu haliyle verilen tutuklama kararı ise hukuka aykırı olacaktır. Tutuklama koruma tedbirini uygulayarak kişinin özgürlüğünün sınırlandırabilmesi için, bu işlemin hemen yapılmasında zorunluluk bulunması, yani gecikme halinde tedbir ile elde edilecek amaca ulaşılamayacak olması gerekir. Bununla birlikte tutuklamaya karar vermekle elde edilecek yarar ile bu surette ortaya çıkacak zarar arasında makul, akla uygun bir ölçünün bulunması şarttır. Tutuklama kararı, amacı sağlamaya ne kadar elverişli ise, ölçülülük ilkesi o oranda mevcut demektir. CMK’da ölçülülük (oranlılık, uygun orantı) şartı CMK 100/1’nin 2.cümlesi ile açıkça düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olamaması halinde, tutuklama kararı verilmesi mümkün değildir.  Bu kapsamda CMK Md. 100/4 ile Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmesi yasaklanmıştır. Yine tutuklama şartları gerçekleşmiş olmasına rağmen, şüpheli/sanığın yurtdışına çıkmasının yasaklanması ile o şüpheli/sanığın el altında tutulması sağlanabilecekse, bu sanığı tutuklamak yerine yalnızca yurtdışına çıkmasını yasaklamak gerekmektedir.

Tutuklamanın Kişi Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Tutuklama kararı, şüpheli/sanığı hapis cezasına nazaran çok daha olumsuz etkilemektedir. Bunun nedeni ise tutuklama kararı ile tutukevine gönderilen kişinin içerisine düştüğü belirsizlik halidir. Bakıldığı zaman hükümlü kişi cezaevinde ne kadar kalacağını bildiği için kesinleşmiş cezasına psikolojik, sosyal, ekonomik ve ailevi olarak kendini olabildiğince hazırlayabildiği halde tutuklu kişinin tutukevinde ne kadar kalacağı belli olmadığından tutuklu kişi her açıdan buhran içinde yaşamaktadır. Tutuklanan kişinin maddi ve ailevi sıkıntısının yanı sıra toplum ve sosyal çevresi içerisindeki saygınlığını kaybetmesi tutuklu şahısta büyük bir etki yaratmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, tutuklama ile şüpheli/sanığın davasıyla ilgili delilleri toplama olanağını yani savunma araçları da büyük ölçüde elinden alınmış olmakta, tutuklu sanık, şahsi olarak bu hususlarda hiçbir teşebbüste bulunamamaktadır. Bu durum ise ceza muhakemesindeki savunma makamı ile iddia makamı arasındaki dengenin bozulmasına neden olmaktadır.

Tutuklamanın Maddi Şartları Nelerdir?

Tutuklama bazı maddi şartların varlığına bağlıdır. Hakim, şüphelinin/sanığın yokluğunda tutuklama kararı veremez. Bu nedenle Şüpheli/Sanığın tutuklama kararı verilirken mahkeme huzurunda bulunması gereklidir. CMK gereğince tutuklama yapılabilmesinin bir diğer şartı da kişinin atılı suçu işlediği yönünde somut olgulara dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunmasıdır.(Cmk.100/1 Aym.19/3).Peki kuvvetli suç şüphesi nedir? Kuvvetli şüphe eldeki delillere nazaran yapılacak bir yargılamada şüpheli/sanığın mahkum olmasının kuvvetle muhtemel olması anlamına gelmektedir. Yani başka bir deyişle tutuklanma anına kadar elde edilen somut olaylara dayalı bilgilerin doğrultusunda failin atılı suçu işlediği ve yargılama sonunda ise ceza alacağı konusunda büyük bir ihtimal bulunması durumudur. Bu nedenle, kişinin atılı suçu işlediğine yönelik tahmin veya varsayımda bulunmak, suç şüphesine yönelik belirtilerle yetinerek verilen tutuklama kararları hatalı olacaktır. Tekrarlamak gerekirse suç şüphesinin kuvvetli olması ve somut olguları dayanması gerekmektedir. Yargıtay’a göre; buradaki ‘olgu’ kavramı soyut değil somut durumların varlığını ifade etmekte, tutuklama kararında mutlaka kuvvetli suç şüphesinin varlığını ortaya koyan olguların ve sebeplerin de açıklanması gerekmektedir. (YHGK, 27.10.2010 tarih, 2010/4-553E. ve 2010/537 K. sayılı ilamı) Ayrıca, daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere tutuklama kararı ölçülülük ilkesine uygun olmalı, yani işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması durumda tutuklama kararına başvurulmaması gerekmektedir. CMK m.100/1-2. cümlesi bu hususta emredici bir norm niteliğindedir. Bu madde kaynağını Alman Ceza Muhakemesi Kanunundan almaktır. Gerçekten de Alman Ceza Muhakemesi Kanunu M.112’ye göre; tutuklama işin önemi ve hükmedilecek ceza orantılı değilse, tutuklama kararı verilemez.

Tutuklama Hangi Durumlarda Yasaklanmıştır?

CMK’nın 104. Maddesinde getirilen düzenlemeler ile bazı suçlar bakımından tutuklama yasaklanmıştır. Ayrıca bu hususta bir düzenleme daha vardır ki o da ÇKK m. 21’dir.

CMK m.104 maddesine göre: Sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmez. Bu madde emredici mahiyette bir düzenlemedir. CMK madde 100’ün ilk halinde; tutuklama yasağı üst sınırı iki yıl hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından kabul edilmiş iken, söz konusu madde, 25.05.2005 tarih ve 5353 sayılı kanun 11. Maddesiyle değiştirilmiş ve bu süre bir yıla indirilmiştir. Bu değişiklikle uygulamada sıkça karşılaşılan reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz, konut dokunulmazlığının ihlali, haberleşmenin gizliliğini ihlal, hakaret,  güveni kötüye kullanma gibi bazı önemli suçlar bakımından tutuklama yasağı kaldırılmış olduğundan yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla 63352 sayılı kanun ile CMK 100/4 maddesi tekrar değiştirilmiş ve tutuklama yasağına ilişkin  bu süre yeniden iki yıla çıkarılmıştır.

ÇKK m.21’e göre ise; on beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemez. Tutukluluk süreleri bakımından suça sürüklenen çocuklar da CMK m.102’ye yer alan hükümlere tabi olmaktadır. ÇKK m.21 uyarınca on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından öngörülen tutuklama yasağının söz konusu olabilmesi bakımından suçun işlendiği tarihteki yaş göz önünde bulundurulmalıdır.

Bir diğer bilinmesi gereken husus ise şüpheli, sanık veya suça sürüklenen çocuğa birden fazla suç isnat edilmesi durumunda, tutuklama yasağı açısından hapis cezasının toplam süresi değil, her bir suçun gerektirdiği ceza ayrı ayrı göz önünde bulundurulması gerektiğidir. Yani şüpheli, sanık veya suça sürüklenen çocuğa birden fazla suç isnat edilmesi durumunda, tutuklama yasağı her bir suç için ayrı ayrı göz önünde bulundurulmaktadır.

Tutuklama Nedeninin Varlığı

Tutuklama nedeni ve tutuklama şartı birbirinden farklı kavramlardır. Tutuklama kararı verebilmek için tutuklama şartı olan kuvvetli suç şüphesinin ve ölçülülük ilkesinin yanında ayrıca kanunda düzenlenen tutuklama nedenlerinden birinin de mevcut olması gerekir. Yani bir tutuklama şartı olan kuvvetli suç şüphenin veya ölçülülük ilkesinin varlığı tutuklama kararı vermek için yeterli değildir. Tutuklama kararı verebilmek için ayrıca kanunda düzenlenen tutuklama nedenlerinden birinin de mevcut olması gerekir.

Tutuklama Nedenleri Nedir?

Tutuklama nedenleri CMK 100. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; Kaçma Saklama Şüphesi (CMK m.100/2-a), Delilleri Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme (CMK m.100/2-b.1) Tanık Mağdur veya Başkaları Üzerinde Baskı Yapılması Girişiminde Bulunma (CMK m.100/2-b.2) ayrı ayrı tutuklama nedeni olarak sıralanmıştır. Ayrıca CMKm.100/3 maddesinde tutuklama sebeplerinin varsayılabileceği haller düzenlenmiştir.

CMK m.100/2-a maddesine göre; Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı bir tutuklama nedenidir (CMK m.100/2-a). Önceden yargılamadan kurtulmak amaçlı kaçmış ve fakat daha sonra gelip yargılamaya katılmak istediğini bildirmiş olması halinde, kaçmış olduğu gerekçesiyle şüpheli sanığın tutuklanması mümkün değildir. Ancak yargılamaya gelen şüpheli sanığın tekrar kaçacağı yönünde somut olgular tespit edildiği takdirde tutuklama kararı verilebilmektedir. Saklanma, kaçak olma durumundan farklıdır. Kaçak, hakkındaki kavuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılmayan kişidir(CMKm.247-1). CMK 100/2-a göre tutukluluk nedenleri tespit edilirken; Şüpheli sanığın sabit ikametgah sahibi olup olmaması, Şüpheli sanığın kaçma hazırlığı içinde olup olmaması, Şüpheli sanığın karakteri ve kişisel özellikleri, şüpheli sanığın sosyal,  mesleki, Ailevi yaşamı ve ilişkileri birlikte değerlendirilmelidir.

CMK m.100/2-b.1’e göre şüpheli veya sanığın delilleri karartacağı yönündeki kuvvetli şüphe, bir tutuklama nedenidir. Bu şüphenin varsayımlara veya ihtimale dayanmamalıdır. Aksi halde, sanığın delilleri karartacağından bahisle tutuklama nedeninin varlığından söz edilemez.

CMK 100/2-b.2 cümlesiyle Tanık mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunmak hususunda kuvvetli şüphenin bulunması diğer bir tutuklama nedeni olarak düzenlenmiştir.

Yukarıdaki maddelerden ayrı olarak ise CMK 100/3 fıkrasında Tutuklama Sebeplerinin Varsayılabileceği suçlar düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; kanunda sınırlayıcı biçimde sayılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilir. Yani; bu madde kapsamında sayılan suçlardan birinin işlendiği hususunda kuvvetli şüphe mevcut ise, şüpheli sanığın kaçacağı, saklanacağı veya delilleri karartacağı şüphesi var sayılabilecektir. CMK Madde 100/3’te sayılan bu suçlara katalog suçlar denilmektedir. Bu suçlar;

1) Türk Ceza Kanununda yer alan; Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), Kasten öldürme suçu (madde 81, 82, 83), Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu (madde 87), İşkence suçu (madde 94, 95), Cinsel saldırı suçu (birinci fıkra hariç, madde 102),  Çocukların cinsel istismarı suçu (madde 103), Hırsızlık suçu (madde 141, 142) ve yağma suçu  (madde 148, 149), Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188), Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308), Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

2)  6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

3)  4389 sayılı Bankalar Kanununun 22’nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu. ( 4389 sayılı tarihli yasanın yürürlükten kaldırılması ile zimmet suçu, 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 22/3 ve 22/4 maddesinde zimmet suçu düzenlenmiştir.)

4)  4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar. (5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun yürürlüğe girmesiyle 4926 sayılı bu kanun kaldırılmıştır.)

5)  2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74’üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

6)  6831 sayılı Orman Kanununun 110’uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçlarıdır.

Katalog suçlarının düzenlendiği bu madde, aksi ispat edilen yasal bir karine olup tutuklama ise seçimliktir. Fakat uygulamada tutuklamanın seçimlik değil zorunluluğu anlayışının benimsendiği ve bu suçların söz konusu olduğu olaylarda otomatik olarak tutuklama kararı verildiği görülmektedir. Buradaki hata, kanunu uygulayan merciinin söz konusu suçların atılı olması durumunu tek başına geçerli bir tutuklama nedeni olarak kabul etmesi ve olası ceza ve güvenlik tedbiri ile ölçülülük konusunda olaya özgü bir irdelememe yapılmamasıdır.

Tutuklamanın Şekli Şartları Nelerdir?

Tutuklamanın bazı şekli şartları bulunmaktadır. Buna göre;

Tedbirin korumaya çalıştığı bir ceza soruşturması veya kovuşturmasının olması gerekmektedir. Yani devam eden bir soruşturma veya kovuşturma olmadan tutuklama kararı verilemez. Bu şarta yargılama şartı da denilmektedir. Tutuklama yargılama şartının bir istinası bulunmaktadır. Anayasanın 83/2-2 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre göre; Her ne kadar, Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz ise de Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlarda milletvekili hakkında tutma, sorguya çekme, tutuklama veya yargılama yapmak mümkündür. Diğer bir istisna uygulamada olmakla birlikte kanunda düzenlenmiş değildir. CMK Md. 90/3 maddesine göre; Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malullük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir. Bu yolla yakalanan şahıs hakkında uygulamada bu hükümden yola çıkarak yakalamadan sonra sorguyla beraber tutuklama kararı da verilebilmektedir. Fakat bu uygulama bazı hallerde mutlak tutuklama yasaklarına aykırılık teşkil etmektedir.

Tutuklamanın diğer bir şekli şartı ise tutuklama kararının bulunması ve tutuklama müzekkeresinin düzenlenmesidir. Tutuklama kararının yazılı olması şarttır.  Bu karar soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilmektedir. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüphelinin öncelikle kimlik tespiti ve sorgusu yapılır, sorgunun ardından hakimlik, şüphelinin tutuklanmasını gerektirir şart ve nedenlerinin oluştuğu kanaatine varırsa tutuklama kararı verir ve kişi, ceza avukatı desteğine ihtiyaç duyar. Aksi halde, şüpheli hakkındaki tutuklama talebinin reddine ve şüphelinin derhal salıverilmesine karar verir. İddianamenin düzenlenmesi ile iddianamenin kabulü arasında geçen dönemde soruşturma hala devam ettiği için ise tutuklama kararı yine cumhuriyet savcısının talebiyle Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilir. İddianamenin kabulü ile soruşturma evresi sona erer ve kovuşturma evresi başlar. CMK 101/1 maddesine göre kovuşturma evresinde sanığın tutuklamasına Cumhuriyet Savcısı istemi üzerine veya re’sen sanığın yargılamasını yürüten mahkeme tarafından karar verilmektedir. Tahliye, Tutuklamama, salıverme kararlarına karşı itirazda öncelikle kararı veren mahkeme/hakimlik kendi kararını inceler,  itirazı yerinde gördüğü takdirde sanık hazır olmadığı için öncelikle yakalama kararı verir, sanık huzura alındığında tutuklama kararı verilir,  itirazı inceleyen merci itirazı yerinde görmez ise itiraz merci tarafından incelenir. Merciinin itirazı yerinde gördüğü hallerde yine yoklukta karar verilemeyeceği için öncelikle yakalama kararı çıkarılması gerekir. Sanık huzura alındıktan sonra tutuklama kararı verilir ve infaz edilir. Sanık hakkında tutuklama şart ve nedenlerinin istinaf yargılaması aşamasında oluşması halinde ise istinaf mahkemeleri tutuklama kararı verebilir lakin uygulama bu durumla çok karşılaşılmamaktadır. Temyiz aşamasında ise Yargıtay’ın tutuklamaya karar verme yetkisi olmadığından bu aşamada tutuklama kararı düzenlenemez. Yargıtay’ın bu kapsamda sadece bozma sebebine göre salıverme kararı verme yetkisi bulunmaktadır. Tutuklama müzekkeresi/kararının ise bazı içeriklere haiz olması gerekir. Bu durum diğer konumuzda ayrıntısı ile açıklanacaktır. Açıklanan hallerden herhangi biriyle alınan tutuklama kararı olmadan kişi tutukevine gönderilemez. Tutukevleri ise tutuklama kararını olmadan şüpheli/sanığı tutukevine kabul etmez. Tutuklama müzekkeresi/kararı kapsamında belirtmek gerekir ki tutuklama kararı bazı içeriklere haiz olması gerekir.

Tutuklama Kararı Neleri İçermelidir?

Tutuklama kararı esas ve şekli bakımından bazı bilgileri içermesi gerekmektedir. Buna göre; Tutuklama kararı mahkemenin ismiyle başlamalı, soruşturma ve sorgu numaraları bulunmalı, şüpheli/sanığın kimlik bilgilerinin bulunmalı, ikametgah ve varsa telefon ile fotoğraf eklenmeli, yüklenen suça ilişkin bilgi verilmeli, suça ve tutuklamaya konu teşkil eden olayın gelişimi belirtilmeli, suç tarihi ve yeri belirtilmeli, tutuklamaya esas teşkil eden kuvvetli suç şüphesinin, tutuklama nedenleri ve bunlara ilişkin somut olaylar mutlaka belirtilmeli, somut olaydaki hangi durumların tutuklama nedeni oluşturduğu belirtilmeli, adli kontrol tedbirlerinin somut olayın hangi özelliklerine göre yetersiz kaldığı belirtilmeli, bu durumlar tartışılmalı ve gerekçeleri gösterilmeli, tutuklamanın tarihi ile zabıt katibinin ve hakimin sicili ve imzaları bulunmalıdır.

Tutuklama Kararına İtiraz İçin Nereye Başvurulur? 

Tutuklama kararı itiraz edilebilen mahkeme kararlarındandır. Tutuklama kararlarına karşı yapılacak itirazlar öncelikle kararı veren hakimlik/mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle itiraz dilekçesinin yetkili ve görevli merciiye gönderilmek üzere kararı veren mahkemeye sunulması gerekir. Kararı veren mahkeme itirazı değerlendirir ve itirazı yerinde gördüğü takdirde itirazın kabulü ile tahliye kararı verir, itirazı yerinde görmez ise itirazı reddeder ve 3 gün içinde incelenmek üzere yetkili ve görevli merciiye gönderir.  Merci ise inceleme sonunda itirazı yerinde görürse itirazın kabulü ile şahsın tahliyesine karar verir, aksi takdirde itirazı reddeder ve dosyayı iade eder. Peki itirazı incelemeye yetkili merci hangi yargı merciidir? Bu husus ayrıntılı bir şekilde aşağıda sıralanmıştır:

  • Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama kararına karşı itirazı incelemede, o yerde birden fazla sulh ceza hakimliği bulunduğu durumda onu izleyen sulh ceza hakimliği, son numaralı hakimlik için bir numaralı hakimlik yetkili ve görevlidir.
  • Tutuklama kararını veren Sulh Ceza Hakimliğinin bulunduğu yerde başkaca Sulh Ceza Hakimliği yoksa ve ağır ceza mahkemesi de bulunmuyorsa yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliği yetkili ve görevlidir.
  • Tutuklama kararını veren Sulh Ceza Hakimliğinin bulunduğu yerde başkaca Sulh Ceza Hakimliği yoksa ve fakat ağır ceza mahkemesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza mahkemesi yetkili ve görevlidir.
  • Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu tutuklama kararına karşı itirazı incelemede, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesi yetkili ve görevlidir.
  • Ağır ceza mahkemesi tarafından verilmiş olan tutuklama kararlarına karşı itirazların incelenmesinde, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması durumunda numara olarak kendisini izleyen daire; son numaralı ise birinci daire; o yerde tek ağır ceza mahkemesi mevcutsa en yakın ağır ceza mahkemesi yetkili ve görevlidir.
  • Naip hakim tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itirazların incelemesinde, mensubu oldukları ağır ceza mahkemesine yetkili ve görevlidir.
whatsapp